27 Ara 2010

Dün Gece Seni Rüyamda Gördüm. . .

      SıradanLıktan sıyrıLmış, farkLı ve heyecan yükLü bir cuma gecesi. BekLeyişin bitmek biLmez dakikaLarına bağLanmamak adına koLumdaki saate bakmadan, Başkent Ekspresi yanında bir iLeri bir geri yürüyorum. . .
      YemekLi Vagon’da heyecanımı bastırmakta yardımcı oLan ikinci dubLe rakım bitmek üzere. Gecenin karanLığında ara sıra uzakLardan beLiren tek tük evLerin ışıkLarına takıLıyor gözLerim. . . 
      Başka bir şehir, biLmediğin yoLLar, tanımadık yüzLer. . . Sadece hafta sonLarı gidebiLdiğim Ankara’da sevgiLimin rehberLiğinde gezmeye aLışkınım artık. Turist gibiyim kendi ülkemin başka bir şehrinde. . .
       Hafta sonLarı geLip huzuru ve sevgiyi payLaştığım Ankara’da, sokağın sonunda kırLaşmış saçına rağmen hayat neşesini hiç kaybetmeyen marangoz Ahmet Amca’nın yanında aLıyorum soLuğu. AtöLyenin köşesinde taLaş tozLarıyLa kapLı birkaç parçayı aLıp saLona kitapLık yapıyorum. Evimiz git gide şekiLLeniyor. Sen sarıLıp bana “eLine sağLık aşkım” diyorsun ve bir öpücük oLuyor bu sözLerin hafif nemLi yanağımda. . .
      Ufak ama sevimLi evimizde her şey benzersiz. Salonun her duvarı farkLı bir renk. Kimi zaman LiLa duvardan odanın hakimiyetini eLine geçiriyor mutLuLuk, kimi zaman mavi ayrıLığın hüznünü hatırlatıyor içLi içLi. . .
      Henüz tamamLanmamış puzzLe duvarımız beraberLiğimizi simgeLiyor her ayrı parçasında. YaşadıkLarımızın bizi birbirine bağLadığını anımsatıyor her baktığımda. Parça parça birLeşen mutLuLukLar ve geri de bıraktığımız eşsiz güzeLLikteki zamanLar. . .
      Sen mutfakta akşam yemeği için bir şeyLer hazırLarken, ben de saLonda ara sıra yaptığımız gibi sağa soLa mumLar yakmakLa meşguLüm. DuvarLarda titrek mum ışıkLarının dansıyLa aydınLanıyor gece. Yasmin Levy’nin Me Voy’u  diLini anLamadığımız bir aşkı fısıLdıyor usuLca. . .
      Yan yana uzanıyoruz koLtuğa. SeninLe oLduğum için ne kadar şansLı oLduğumu anLatmaya çaLışıyorum keLimeLer eL verdiğince, sen arada tenime konan bir öpücük oLuyorsun; adın AŞK. . .
      Muhteşem bir gecenin sabahına bir kez daha beraber uyanmak adına bedenLerimizi sarmaş doLaş birbirine emanet edip, dudakLarımızda seni seviyorum oLuyor tatLı rüyaLar öpücüğü. . .

9 Ara 2010

"AğLamak GüzeLdir". . .

      Kendinden emin bir avukat edasıyLa, kasıLa kasıLa şehri terk etmeye başLamıştı güneş. Bir kızıLLık süzüLü verdi önce gökyüzünden, mavinin türLü renkLerini barındıran tuzLu suyun üzerinde. Git gide beLirginLeşen kızıLLığı iLe denizi terk ederken, en uzak tepenin ardında gözden kayboLmadan önce vedaLaştı görüşmek ümidiyLe. . . 
     Çok değiL bir kaç saat sonra nöbeti devraLmak adına bir türLü kavuşamayan iki sevgiLi gibi yine yerinde buLamayacağını biLdiği haLde güneşin yerinde ay beLiriverecekti. . . 
      Şimdi hayaLLere daLma vaktiydi. Gecenin böyLe bir hüznü vardır. Kimi mutLuLukLarın en hain düşmanı oLuverir gece. Bazen mutLuLuğu aratır o cıLız ışığıyLa ya da . . . 
     Yaşı kemaLe ermiş oLanLar için vakt-i kerahet  geLmişti. Ardı ardına doLduruLan kadehLer. . . Her yudumunda biraz daha sahip oLunan duyguyu perçinLeyen o gizLi istiLa. . . Hüzne meyiLLi aşkLara katıLan taze meLankoLi. . .
     Nedendir biLinmez ama aşkın her türLüsü O'nun şarkıLarıyLa tanımLanır. Kimi zaman yazın kumsaLda gitar eLinde gençLikte, kimi zaman iyot kokusu çarpan burunLarda iki dubLe rakı eşLiğinde meze gibi tüketiLir diLLerde.
      Bilmediğim bir radyo frekansından şimdi tenimi okşarcasına yavaş yavaş sarıveriyor odayı yine aşina oLduğum sözLer. O tanıdık meLodiLer.
      Adeta her aşk için bir durak niteLiği taşıyan şarkıLarıyLa Sezen'e bana bu anı böyLesine yaşanıLır kıLdığı için teşekkürLer. . .
      YoLu Sezen'in herhangi bir şarkısından geçmeyen sevdanın muhakkak bir bozukLuk vardır akorunda. . .

5 Ara 2010

Dün Gece. . .

      YıLın iLkbahar günLeri. . . GüneşLi bir hava. . .           
      BuLutLarın içinden süzüLen ışık hüzmeLeri, Bebek kahvesinde sabah vakti çay bardağıma vuruyor. . .
Koyu kırmızıLar, açık kırmızıLar ince beLLi bardakta dans ediyorLar, bu renkLerin dansı. . .
         
       Hiç bir ressam beLki bu detayda kırmızıLarı değişken ve bin bir açıLı yansıtamaz, beLki iyi bir baskı dondurabiLir fotoğrafın saydamLığında o anı. . . Ama o zaman yitip gitmiştir, geçmiş oLmuştur, baskı geçmişe aittir, her şey gibi. İyi hatırLanan bir geçmiş hepimiz için iyidir, bizimki biraz koyu kırmızıLı, karmen, acıLı, güL rengi, üç kırmızı güLün rengi, kan, acı, burukLuk, benim yüreğime damLayan. . .
        
      Biraz buruk içim bu sabah. DefaLarca geLdiğim bu kendi haLinde küçük Bebek kahvesi biLe cazibesini yitirmiş sanki içimde ama hani böyLesi anLarda biraz oLsun huzuruna muhtaç oLduğun, tanıdık bir yer, bir kucak ararsın ya işte o anLardan birini tekrar yaşıyorum. . .
      
     Gece uykum kaçtı. Yatakta uykuya hasret gözLerLe ne denli dönüp o bekLeyişi sürdürdüğümü pek anımsayamıyorum açıkçası. Daha fazla diretmeden yatağımdan çıktım. Evdeki herkesin iktidarı eLe aLan uyku horuLtuLarında;  geçen yaz popüLer oLan sağLık ve bitkiseL tedavi aLternatifLerinin yer aLdığı bir kitapta, papatya çayının akLımda kaLan sakinLeştirici etkisinin gerçek oLmasını umarak mutfağa doğru iLerLedim.
  
       Daha önce defaLarca baktığım ve buruk bir özLemLe hem yüzümde tebessüm oLuşturup hem hıçkırıkLarımı boğazıma dizen fotoğraf aLbümünü bir kez daha kucağıma aLmış saLonunun naçizane kanaatimce en rahat olan üçLü koLtuğunda bağdaş kurmuştum. Tam anımsayamadığım anıLaırımda devreye giren hayaL gücümLe beraber tüm aLbüme baktım. ALdığım çekmeceye koyarken daha önce fark etmediğim, sandık sarısı oLarak niteLendiriLen eskimiş ve köşeLeri yıpranmış bir zarf buLdum. İşte bütün gece uykusuzLuğuma ve şu an içinde buLunduğum duruma sebep oLan da varLığını yıLLar sonra kendi kendime şans eseri buLduğum bu zarf oLdu. Bu mektup. . .